1970 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Merkez İmam Hatip Lisesi, ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü ve Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngiliz Dili Öğretmenliği bölümlerinde okudu. Yörünge, Belde, Ülke, İkindi Yazıları, Hece, Tezkire gibi yayınlarda yazdı. Hak-iş Basın danışmanlığı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı Danışmanlığı, Başbakanlık müşavirliği, Başbakan Başmüşavirliği ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevlerinde bulundu. 25 ve 26. Dönemlerde Ankara Milletvekili seçildi. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu ve NATO PA Üyeliklerinde bulundu. TBMM Filistin ve Lübnan Dostluk Grubu Başkanlığı yaptı. Halen TÜBİTAK Yönetim Kurulu Üyesi. Evli, 1 çocuk babası.
Allah’a çok şükür hiç hapse girmedim. Ancak, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi olarak, birçok hapishanedeki denetimlere katıldım. Türkiye’deki hapishanelerin şartları artık en yüksek standartlara sahip olsa da Allah kimseyi özgürlüğünden etmesin, değil yıllarca, aylarca; bir gün, bir saat bile hapishaneye düşürmesin. Hâkim ve savcıların göreve başlamadan önce en azından 1 hafta, olmadı 1 gün hapishane deneyimini yaşamalarını hep savunmuşumdur; böylece kararlarında daha hassas olabilir, tutuklu yargılama konusunda daha esnek davranabilirler düşüncesindeyim. Suçlunun hapiste yatması neyse de, suçsuzun içerde kalmasının telafisi olmasa gerek. Aynı şekilde, suçlunun elini kolunu sallayarak dışarda dolaşmasına, masumun da 1 saat dahi olsa içerde yatmasına vesile olmanın da vebali çok ama çok büyük olmalı.
28 Şubat mahkûmlarının Cumhurbaşkanı tarafından affedilmesini, diğer taraftan Kobani davasında hapis cezalarının verilmesini üzülme-sevinme parantezinin dışında ele almak bunun için çok önemli. Açıkçası, 28 Şubat sürecinde kendilerine hakaret ettiğim iddiasıyla yargılandığım komutanların serbest bırakılması hoşuma gitmese de Cumhurbaşkanı’nın af şartları oluştuysa söyleyecek söz kalmıyor. Aynı şekilde, Yasin Börü ve arkadaşlarının barbarca katledildiği o kalkışmayı teşvik edenlerin ceza almasına “hak yerini buldu” ya da “mahpusluk çok zor” veya “siyasi karar” gibi yorumlar yapmayı da yargının alanına müdahale edip haddi aşmak olarak görüyorum.
Millet olarak, yargılamanın son derece teknik bir süreç olduğunu, hâkim ve savcılık mesleğinin bir doktor, bir mühendis kadar bilgi, tecrübe ve hassasiyet gerektirdiğini anlamak, kavramak, kabul etmek zorundayız. Kalabalığın, duygularıyla hareket ederek yargıda bulunmasına “linç” diyoruz; adalet ise terazinin duygulardan arınmış şekilde hassasiyetle tutulmasıyla, iki tarafı keskin kılıcın ehil ellerce kullanılmasıyla mümkün olabiliyor.
Yargının işi yargıya bırakılmalı; kuşkusuz iktidar yargıya müdahale etmemeli. Ancak her yargı kararında iktidarı suçlayanlar, muhalefetin yargıya müdahalesini de göz ardı etmemeli.
CHP’nin, 28 Şubat zanlı ya da mahkûmlarını canhıraş savunması yargıya, yargı süreçlerine müdahale değil midir? 28 Şubat darbesinin CHP’ye yakın komutanlar tarafından üstelik CHP kayrılarak ve CHP’nin önünü açacak şekilde yapılması, darbeyi meşru mu kılar? “27 Mayıs, 12 Mart, 28 Şubat darbeleri iyi ama 12 Eylül darbesi kötü” şeklinde bir yaklaşımdan demokrasi ya da adalet çıkabilir mi?
Kendilerine yakın diye, şimdi olmasa bile gelecekte 15 Temmuz’un hükümlü katillerini de savunacak mı CHP?
Aynı müdahalenin PKK terörüyle ilişkili hukuksal süreçlerde de yaşandığını görüyoruz. Kendi adamları, kendi cemaatlerinden, kendi mahallelerinden, kendi meşreplerinden biri olduğunda DEM ve müttefiki CHP, onlarla birlikte iktidar muhalifi çevreler yargı kararlarını beğenmiyorlar. Anayasa’yı ihlal gibi, terör örgütlerine yardım yataklık gibi ciddi suçlamaları görmezden gelebiliyorlar. “Seçilmiş” belediye başkanı yolsuzluktan alınınca susanlar, terör örgütlerine destek sağlayan belediye başkanları görevden alınınca “halk iradesinin” arkasına saklanabiliyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel görüşmesinde bazı tutuklu ve hükümlü isimlerin durumlarının konuşulduğu iddia ediliyor. Gerçi sır değil, CHP bu isimlerin serbest bırakılmasını alenen de istiyor. Bu isimlerinin hepsinin ortak yanı, CHP ve DEM’e yakın isimler olmaları.
Yani ortada bir adalet arayışı yok, yargıya siyasi müdahale yoluyla yandaş isimlerin salıverilmesi arzusu var.
Tekrar yazalım: Yargının işi yargıya bırakılmalı; orada iktidarın olduğu kadar muhalefetin de müdahalesinden kaçınılmalı. Herkes kendi adamını kayırırsa, Şeriat’ın kestiği parmak acır.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Asker, polis, hukuk ve bürokrasi asıl olan kendi iç mecralarında işlerini yürütmeleridir. Ama siyasileşen bu yapılar devleti ele geçirme tek yönetme erki olmak istemekte. Bu nasıl önlenir, bence ağır cezalar yanında denetleyici ve hızlı tedbir alan kontrol mekanizmaları oluşturulmalı. Muhalefet siyasi tavrını harekete geçirip, seçim üstünlüğü ile hukukun kendi isteği daha doğrusu onları yönetenlerin isteği doğrultusunda yön vermeye çalışıyor.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.